Hakkında

Şeyh Abdullah Habeşi Kimdir?

Âlim, celîl, araştırmacıların rehberi, ilmiyle amel edenlerin önderi, muhaddis, takî, zahît, fazilet sahibi, gece gündüz ibadetle meşgul olan, güzel huyların sahibi Eş-Şeyh Ebû Abdurrahmân Abdullâh b. Muhammed b. Yusuf b. Abdullâh b. Camii El-Harari El-Şeybi El-Abderi, Hicretin 1339. (Rumî 1920) yılında Etiyopya’nın Harar şehrinde (Habeşistan’da) doğmuştur.

Yetişmesi ve Yolculukları

İlmi ve âlimleri çok seven mütevâzî bir aileden doğup büyümüştür. Kur’an-ı Kerîm’i yedi yaşında ezberleyerek, güzel bir şekilde okumayı öğrenmiştir. İlk olarak babası, kendisine ilim vermeye başlamış ve ilk önce “El-Mukaddime El-Hadramiyye” kitabını okutturmuştur.

Sonra memleketinde meşhur olan “El-Muhtasar Es-Sağîr” adlı kitabı öğrenmiştir. Daha sonra ilim denizine dalmaya başlayan Şeyh Abdullâh, öyle bir ilim aşığı olmuştur ki; denizin derinliklerine ininceye kadar birçok kitap ezberlemeye, daha sonra da hadis ilminde ihtimamını arttırmaya başlamıştır.

Kütüb-i Sitte’nin yanında birçok hadis kitabını ezberlemiştir. Daha on sekiz yaşındayken, fetvâ vermesi ve hadis-i şerifi irat etmesi için memleketinde bulunan hemen hemen bütün âlimler tarafından icazet almıştır. Memleketinde bulunan tüm âlimlerden ders aldıktan sonra daha fazla ilim elde etmek için zorluklara önem vermeden memleketinin dışında bulunan âlimlerin yanına gitmeye başlamıştır.

Nerede bir âlim varsa hemen merkebini hazırlar ve o âlime doğru yolculuk ederdi. Bu huy Selef-i Sâlihîn’in huylarındandır. Zekâsı ve hafızası o kadar güçlüydü ki; bütün mezheplerin özellikle de Şâfiî Mezhebi’nin fıkhını elde etmiştir. İlimde o kadar ilerlemiştir ki, artık parmakla gösterilen birisi olmuştu. İnsanlar diğer memleketlerden hatta dünyanın dört bir yanından kendisinden ilim öğrenmek için bulunduğu yere akın ediyorlardı.

Bu sırada kendisine Somali’nin “Müftülük” makamı verilmiştir. Şafii fıkhı, usulü ve nahvini (Arapça usulü) özellikle “Elfiyet Ezzubed”, “Ettenbih”, “Elminhec”, “Elfiyet İbin Melik” ve İmam Eş-Şirezi’nin “Ellüma” adlı kitapları, Âlim El-Şeyh Muhammed Abdusselem El-Harari, El-Şeyh Muhammed Ömer Cami El-Harari, El-Şeyh Muhammed Reşad El-Harari, El-Şeyh İbrahim Ebil Gays El-Harari, El-Şeyh Ahmed Yunus El-Habeşi, El-Şeyh Muhammed Sirac El-Ceberti’den almıştı.

Arapça lügatinin ilimlerini, El-Şeyh El-Salih Ahmed El-Basir ve El-Şeyh Ahmed Bin Muhammed El-Habeşi’den almıştı. Üç Mezhebin (Hanefi, Maliki ve Hanbelî) fıkhı ve usullerini, El-Şeyh Muhammed El-Arabî El-Fesi ve El-Şeyh Abdurrahmân El-Habeşi’den almıştı.

Tefsir ilmini, El-Şeyh Şerif El-Habeşi’nin memleketi olan Cemme’de almıştı. Hadis ve hadis ilmini çok kişiden almıştır. Özellikle Muhaddis olan El-Şeyh Ebu Bekir Muhammed Sirac El-Cebreti (Habeşistan Müftüsü) ve El-Şeyh Abdurrahmân Abdullâh El-Habeşi’den almıştı.

Daha sonra muhaddis olan El-Şeyh El-Salih El-Karî Ahmed Abdulmuttalib, Mescidi Haram’daki okuyucuların şeyhi (Padişah ikinci Abdulhamid’in zamanında Mescidi Haram’ın imamlığı ve şeyhliği ona verilmiştir. O da Esitene’deki “Sadrulazam” kabul etmiştir) ile görüşüp ondan on dört kıraatini almış ve hadis ilminde ondan faydalanmıştır.

Aynı şekilde El-Şeyh Davud El-Cebreti El-Kari’den de faydalanmıştır. Küçük yaştan itibaren talebelere ders (bazıları ondan büyük) vermeye başlamıştır. Artık ilim verme ve alma olayını beraber yapmaya başlamıştır. Hadis ilmi, âlimlerinin durumları ve mertebeleri, kitap ezberleme dersi ve din ilminin derslerini özellikle de Akaîd, Tefsir, Arapça lügati ve diğer dersleri o kadar çok güzel bir şekilde çalışıyordu ki, kendi yaşındaki kişileri geride bırakmıştır.

Hatta İslam ilminde ne kadar bilgi varsa ondan pay alana kadar çalışırdı. Mekke’ye gidip oradaki âlimlerden, Âlim El-Şeyh El-Seyyid Alevi El-Mâliki, El-Şeyh Emin El-Ketbi ve El-Şeyh Muhammed El-Arabî Et-Teben ile görüşüp faydalanmıştır. Ondan sonra El-Şeyh Abdulgafur El-Nakşibendî ile görüşüp ondan Nakşibendî Tarikatı’nın icazetini almıştır.

Buradan Medine’ye geçerek âlimleriyle buluştu. Yine hadis ilmini artırmak için Eş-Şeyh Muhammed b. Ali El-Sıddıkî El-Bekrî El-Hindi El-Hanefî’den ders ve icazet almıştır. Medine’de kaldığı bir yıl zarfında oradaki Ârif Hikmet ve Mahmudiye kütüphanelerine giderek elle yazılan mahtutatları okuyup ezberlemiştir.

Orada muhaddis olan Abdulkâdir Şelebi’nin talebesi olan muhaddis El-Şeyh İbrahim El-Heteni ile buluşmuştur. İcazetleri o kadar çoktur ki, sayısını ve icazet verenlerin isimlerini sayamayız. Medine’den Kudüs’e geçip, oradan da Şam’a gitmiştir. Şam halkı onu bağırlarına basmıştır. Özellikle Şam’ın muhaddisi olan El-Şeyh Bedruddin El-Haseni vefat ettikten sonra kendisine daha da çok değer vermişlerdir.

Şam diyarını dolaşmaya başlayan Şeyh Abdullâh Şam’dan Beyrut’a, Beyrut’tan Humus’a, Humus’tan Hama’ya, Hama’dan Halep’e ve değişik memleketlere gitmiştir. Sonra El-Kaymeriyye mahallesinde “El-Kattaat Camii”nde ikamet etmiştir. Orada, adı yayılmaya başlamıştır. Memleketteki hocalar ve talebeler ona akın etmeye başlamışlardır.

Orada bulunan âlimlerle tanışmıştır. Âlimler ondan faydalanarak, onu çok övmüşlerdir. O kadar meşhur olmuştur ki, artık Şam diyarında “El-Şeyh Bedruddin El-Haseni’nin halifesi” ve Şam Diyarının Muhaddisi olarak tanılıyordu. Şam bölgesinin âlim ve fukahalarının birçoğu onu çok methetmiştir.

Şeyh Abdullâh, talebelerine telakki yoluyla Kur'ân-ı Kerîm'le dersi veriyor, 27 Ocak 2003.